بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَلَقَدۡ ءَاتَيۡنَا مُوسَى ٱلۡكِتَٰبَ فَٱخۡتُلِفَ فِيهِۚ وَلَوۡلَا كَلِمَةٞ سَبَقَتۡ مِن رَّبِّكَ لَقُضِيَ بَيۡنَهُمۡۚ وَإِنَّهُمۡ لَفِي شَكّٖ مِّنۡهُ مُرِيبٖ ٤٥

Andolsun ki biz Musâya o kitabı verdik de onda da ihtilâf edildi. Eğer Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı aralarında iş olub bitirilmişdi bile. Her halde onlar bundan şübheci bir tereddüd içindedirler.

– Hasan Basri Çantay

مَّنۡ عَمِلَ صَٰلِحٗا فَلِنَفۡسِهِۦۖ وَمَنۡ أَسَآءَ فَعَلَيۡهَاۗ وَمَا رَبُّكَ بِظَلَّٰمٖ لِّلۡعَبِيدِ ٤٦

Kim iyi amel (ve hareket) ederse (bu), kendi lehine, kim de kötülük ederse bu da kendi aleyhinedir. (Yoksa) Rabbin kullarına (zerrece) zulümkâr değildir.

– Hasan Basri Çantay

۞ إِلَيۡهِ يُرَدُّ عِلۡمُ ٱلسَّاعَةِۚ وَمَا تَخۡرُجُ مِن ثَمَرَٰتٖ مِّنۡ أَكۡمَامِهَا وَمَا تَحۡمِلُ مِنۡ أُنثَىٰ وَلَا تَضَعُ إِلَّا بِعِلۡمِهِۦۚ وَيَوۡمَ يُنَادِيهِمۡ أَيۡنَ شُرَكَآءِي قَالُوٓاْ ءَاذَنَّٰكَ مَا مِنَّا مِن شَهِيدٖ ٤٧

O saatin ilmi ancak Ona irca olunur. Onun ilmi olmaksızın (hattâ) meyvelerden hiçbiri tomurcuklarından çıkmaz, hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz. Onlara «Benim ortaklarım nerede?» diye nida edileceği gün (görürsün ki şöyle) demişlerdir (diyeceklerdir): «Sana arzetdik. Bizden hiçbir şâhid yokdur».

– Hasan Basri Çantay

وَضَلَّ عَنۡهُم مَّا كَانُواْ يَدۡعُونَ مِن قَبۡلُۖ وَظَنُّواْ مَا لَهُم مِّن مَّحِيصٖ ٤٨

Önceden tapdıkları nesneler onlardan uzaklaşıb gaaib olmuşdur (olacakdır). Onlar kendilerine (azâbdan) kaç (ıb kurtul) acak hiçbir yer olmadığını anlamışlardır (anlayacaklardır).

– Hasan Basri Çantay

لَّا يَسۡـَٔمُ ٱلۡإِنسَٰنُ مِن دُعَآءِ ٱلۡخَيۡرِ وَإِن مَّسَّهُ ٱلشَّرُّ فَيَـُٔوسٞ قَنُوطٞ ٤٩

İnsan hayır taleb etmekden usanmaz. Eğer Ona bîr şer dokunursa (bakarsın ki) o, şimdi (Allahın fazl-u rahmetinden) ümîdini kesmiş, (bu) ümîdsizliği açığa (da) vurmuşdur.

– Hasan Basri Çantay

وَلَئِنۡ أَذَقۡنَٰهُ رَحۡمَةٗ مِّنَّا مِنۢ بَعۡدِ ضَرَّآءَ مَسَّتۡهُ لَيَقُولَنَّ هَٰذَا لِي وَمَآ أَظُنُّ ٱلسَّاعَةَ قَآئِمَةٗ وَلَئِن رُّجِعۡتُ إِلَىٰ رَبِّيٓ إِنَّ لِي عِندَهُۥ لَلۡحُسۡنَىٰۚ فَلَنُنَبِّئَنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ بِمَا عَمِلُواْ وَلَنُذِيقَنَّهُم مِّنۡ عَذَابٍ غَلِيظٖ ٥٠

Andolsun ki şâyed ona dokunan bir sıkıntıdan sonra kendisine bizden bir rahmet tatdırırsak mutlakaa «Bu, benim hakkımdır. Kıyametin kopacağını zannetmiyorum. Andolsun ki Rabbime döndürül (üb götürül) sem bile hiç şübhesiz, Onun nezdinde benim için daha güzel (hal) vardır» der. Fakat biz, andolsun, o küfredenlere neler yapdıklarını elbette haber vereceğiz. Onlara, andolsun, en çetin bir azâbdan tatdıracağız.

– Hasan Basri Çantay

وَإِذَآ أَنۡعَمۡنَا عَلَى ٱلۡإِنسَٰنِ أَعۡرَضَ وَنَـَٔا بِجَانِبِهِۦ وَإِذَا مَسَّهُ ٱلشَّرُّ فَذُو دُعَآءٍ عَرِيضٖ ٥١

İnsana ni'met verdiğimiz vakit (şükürden) yüz çevirir, nefsi ondan uzaklaşır. Ona bir şer dokunduğu zaman ise artık o, geniş (bol) bir düâ saahibidir.

– Hasan Basri Çantay

قُلۡ أَرَءَيۡتُمۡ إِن كَانَ مِنۡ عِندِ ٱللَّهِ ثُمَّ كَفَرۡتُم بِهِۦ مَنۡ أَضَلُّ مِمَّنۡ هُوَ فِي شِقَاقِۭ بَعِيدٖ ٥٢

(Habîbim) de ki: «Eğer o (Kur'an) Allah nezdinden (gelmiş) de sonra siz ona küfr etmişseniz, bana haber verin, (hakdan) uzak bir muhaalefetde bulunanın ta kendisi olan (siz) den daha sapkın kimdir»?

– Hasan Basri Çantay

سَنُرِيهِمۡ ءَايَٰتِنَا فِي ٱلۡأٓفَاقِ وَفِيٓ أَنفُسِهِمۡ حَتَّىٰ يَتَبَيَّنَ لَهُمۡ أَنَّهُ ٱلۡحَقُّۗ أَوَلَمۡ يَكۡفِ بِرَبِّكَ أَنَّهُۥ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ شَهِيدٌ ٥٣

Gerek afaakda, gerek kendi nefislerinizde âyetlerimizi yakında onlara göstereceğiz. Nihayet onun hak olduğu şübhesiz kendileri için de apaçık meydana çıkacakdır. Rabbinin herşey'e hakkıyle şâhid olması sana kâfî değil mi?

– Hasan Basri Çantay

أَلَآ إِنَّهُمۡ فِي مِرۡيَةٖ مِّن لِّقَآءِ رَبِّهِمۡۗ أَلَآ إِنَّهُۥ بِكُلِّ شَيۡءٖ مُّحِيطُۢ ٥٤

Gözünü aç, muhakkak onlar Rablerine kavuşmakdan bir şübhe içindedirler. Gözünü aç, O, hakıykaten herşey'i çepçevre kuşatandır.

– Hasan Basri Çantay

AYARLAR
Okuyucu